HRİSTİYANLIĞA GENEL BİR BAKIŞ
Hristiyanlık tek tanrılı bir dindir. Musevi inancının, İsa Mesih tarafından tamamlanışı olduğundan, peygamberlerini ve kutsal yazılarını kabul eder. Kutsal Kitap Tanrı'nın esinlenmiş sözüdür. Eski Antlaşma ve Yeni Antlaşma'dan oluşur. Kutsal Kitap bize Allah'ın mukaddes olduğunu bildirir. Allah kendisinin olduğu gibi insanların da iyi ve doğru olmalarını ister. Allah'ın bu arzusu çağlar boyu değişik biçimlerde dile getirildikten sonra, Hristiyanlığa göre Allah'ın Kelamı (Sözü), Bakire Meryem'den doğarak İsa Mesih'te bedenleşmiştir. İsa Mesih, Tanrı'nın özünü taşıdığı için "Tanrı'nın Oğlu" olarak adlandırılır. Mükemmel insan ve mükemmel Tanrı olan İsa Mesih'in şahsı, Hristiyanlık açısından en büyük ve mükemmel vahiydir. O bir peygamberden ötedir, bedenleşmiş Kelam'dır. Diğer dinlerin aksine, Hristiyanlık İsa'nın ne dediği değil, kim olduğu gerçeği üzerine kurulur. O'nun kurtarıcı oluşu bu çok özel ilahi doğasından kaynaklanır. Hristiyanlar, İsa Mesih'in haçtaki ölümüyle insanların günahları için kurban olduğuna ve mezardan dirilişiyle de ölümü yendiğine inanırlar. Bu yolla İsa Mesih, günahkar insanlık için Tanrı ile barışma köprüsü olmuş tek aracıdır. Günahkar insanlığı kurtarmak için Tanrı, İsa Mesih vasitasıyla dünya tarihine müdahale etmiştir. "Tanrı dünyayı o kadar çok sevdi ki, biricik Oğlu'nu verdi. Öyle ki, O'na iman edenlerin hiçbiri mahvolmasın, hepsi sonsuz yaşama kavuşsun" (Yuhanna 3:16). Kurtuluş İsa Mesih'le gerçekleşir. Bunun için iman edip vaftiz olmak gerekir (bkz. Markos 16:16). İsa göğe yükselmeden önce havarilerini dünyanın her tarafına göndererek onlara anlattığı her şeyi başkalarına aktarmalarını, tüm ulusları Kendi öğrencileri yaparak vaftiz etmelerini buyurmuştu (Matta 28:18-20). Böylece havariler tüm dünyaya yayılarak İsa Mesih'in müjdesini vaaz etmeye başladılar. İsa'nın takipçileri ilk kez Antakya'da "Hristiyan" olarak adlandırıldılar (Elçilerin İşleri 11:26). Bu söz "Mesihçi, Mesih'i takip eden, Mesih'e inanan" anlamına gelir. Yunanca Mesih anlamına gelen Hristos sözünden türemiştir. Hristiyanlığın ilk üç yüz yılı Roma İmparatorluğu'nun zulmü altında büyük baskılarla geçmiştir. İmparator Büyük Konstantin tarafından inanç özgürlüğü sağlandıktan (313, Milano Bildirisi) sonra daha kolay ve hızlı yayılmaya başlamıştır. Hristiyanlık ulaştığı yerlerdeki kültürlerle, etnik ve milli değerlerle çatışma yerine, Hristiyanlıkla çelişmeyen konularda çoğunlukla onlarla uyuşma yolunu seçmiştir. Bu özelliği ona evrensel bir kimlik kazandırmıştır. Hristiyanlık din ve dünya işlerini birbirinden ayırma özelliği dolayısıyla laiklik ilkesini benimsemiştir. Dinde şekilciliği reddeden bir tavir olarak ortaya çıkan Hristiyanlık, daha çok insan ruhuna hitap eder ve iç temizliği amaçlar. Bu da ahlaki kurallar açısından sevgiyi, merhameti ve bağışlamayı temel alan daha esnek bir yapı içermesini sağlamıştır. Hristiyan Kilisesi "Mesih'in mistik (manevi) bedeni" olarak görüldüğünden, başlangıçtan beri çok iyi örgütlenmiş hiyerarşik bir yapıya sahiptir. Ancak bu sınıfsal değil, işleve dayalı bir ayrımdır. Din adamları episkopos (gözetmen, bakan), presbiter (rahip, kâhin, ihtiyar, önder, pastör), diyakon (hizmet eden, yardımcı) ve bunların ast ve üst rütbeleriyle kilisenin yönetim işlerini üstlenirler. (Papa, patrik, metropolit, başepiskopos gibi rütbelere sahip olanların her biri bir episkopostur. Bir episkopos bulunduğu yöreye ve makama göre bu sıfatları alır. Tüm komutanların arasında bazılarının ordu komutanı olması gibi.) Bu isimler mezhepler arasında farklı da olsa, bu iş bölümü hepsinde gözlemlenebilir. Mezhepler arasındaki farklar, İncil'in farklı yorumlarından ve tarih içinde siyasal nedenlerle gerçekleşen bölünmelerden kaynaklanır. Hristiyanlık, tarihte en üst rütbeli din adamlarının toplandığı büyük dini konsillerle inançlarını belirlemiş ve genel formüllere bağlamıştır. Bunları kabul etmeyen topluluklar ayrılarak kendilerini farklı isimlerle tanımlamışlardır. Buna rağmen temel ilkeler açısından aradaki farklar büyük değildir. Kiliselerin birliğini amaçlayan çabalar geliştikçe bunların aşılamayacak inanç sorunlarından öte, yönetime ve tarihe ilişkin zorluklar olduğu anlaşılmaktadır. Mezhepleri iki ana grupta toplamak mümkündür:
1. Tarihi ve Geleneksel Kiliseler:
Kendilerinin İsa'nın havarileri tarafından kurulduğuna ve yetkilerinin onlardan kırılmayan hiyerarşik bir zincir halinde geçtiğine inanırlar. Sadece yazılı değil, sözlü geleneğe de bağlıdırlar. İncil'in doğru anlaşılması için yorumunun da ilk yüzyıldan beri bize ulaşmış olması gerektiğini kabul ederler. Kilise, İncil'in en doğru yorumunu koruyan ve gelecek kuşaklara aktaran tek otoritedir. Sayısal olarak bu kiliseler Hristiyan dünyasının çoğunluğunu oluştururlar. Roma Kato-lik Kilisesi ve Ortodoks Kiliseleri ve kısmen Anglikan Luteran Kiliseleri bu gruba dahildir. İnanç ve uygulamada büyük benzerlikler gösterirler. Kilise yönetimi ve dini yetkiye ilişkin sorunlar, özellikle Papa'nın otoritesi hakkındaki anlaşmazlık temeldir.
2. Reformasyon Sonrası Kiliseler:
On altıncı yüzyılda Avrupa'da başlayan dinde yenilenmeyi öngören hareketlerden kaynaklanmışlardır. Kutsal Kitap'ı tartışmasız tek otorite olarak kabul ederler. Bu inançta, yazıdan üstün otorite kabul edilmediğinden, İncil'i yorumlayanların özgürlüğü ve çeşitliliği oranında yeni kiliseler oluşmuştur. Hristiyanlığın en bölünmüş ve parçalanmış kısmını oluşturan bu kiliseler Protestanlık genel ismiyle sınıflandırılırlar. Ancak bunların içinde en büyükleri Luteranlar, Presbiteryen ve Methodist Kiliseleri, tarihi kiliselerin temel inançlarını paylaşır; Kutsal Üçlüğü, Isa'nın ilahi tabiatın. İznik İman Bildirisi'ni ve çocuk vaftizini kabul ederler.
İbadet: Hristiyanlar değişik biçimlerde tapınsalar da temel unsurlar şöyle özetlenebilir: Kutsal Kitap'ın bireysel ve birlikte okunması, vaaz edilmesi ve ilahilere konu olarak seçilmesi temel tapınma biçimidir. Tarih boyunca sayısız dil, kültür ve sanat etkinlikleriyle yüceltilen Tanrı'nın Sözü, Hristiyan ibadetinin temel taşıdır. Özellikle oradaki dualar, Mezmurlar ve peygamberlerin deyişleri tekrarlanır ve ezberlenir. Müzik aletleri tapınmada kullanılabilir ve insan uygarlığının ürettiği her iyi şey ve sanat biçimi bu amaçla değerlendirilebilir.
Oruç, bireysel disiplin ve ruhsal olgunlaşma amacıyla uygulanır.
İki büyük bayram büyük coşkuyla kutlanır: İsa Mesih'in Doğumu (Noel) ve Ölülerden Diriliş (Paskalya) bayramları. Bunların yanı sıra, çoğu kiliseler azizlerin günlerini ve bazı tarihi olayların anıldığı günleri de kutlar.
İsa Mesih, İncil'de kaydedildiği gibi, iki törenin yapılmasını emretmiştir: Vaftiz ve Komünyon. Bütün kiliselerce, farklı yorumlarla da olsa, bu iki tören mutlaka uygulanır.
Aşağıdaki linkten makaleyi paylaşıp, instagram adresim olan "mesihyolcusu._" sayfasını takip ederseniz sevinirim, esenlikler :).
Yorumlar
Yorum Gönder