Kutsal Üçlü Birlik(Teslis)
Allah'ı Akıl Kavrayamaz
Hristiyanlığın en özgün ama maalesef en zor anlaşılan öğretisi hiç şüphesiz Kutsal Üçlük öğretisidir. Bu öğretiye inanmadan Hristiyan olunamayacağını göz önünde bulundurursak, bu konuya niçin özel bir bölüm ayırdığımız daha iyi anlaşılacaktır. Tanrı hakkında insan aklının bulguları ve varsayımları hep eksik kaldığından, Tanrı kendisi hakkında en doğru bilgileri kendi sözü olan Kutsal Kitap'ta ve bedenleşmiş sözü Rab İsa Mesih'te insanlığa bildirdi. Vahiy dediğimiz bu açınımda bize iletilen bilgiler, özellikle Yaratıcı'nın kimliğine ilişkin olanları, zaten insan aklını ve kavrayışını aşan önermeler içerir. Tanrı'yı anlatan ve tüm tek tanrılı dinlerin kabul ettiği ilahi sıfatlar zaten insan anlayışı için birer dipsiz uçurumdur. "Çünkü benim düşüncelerim sizin düşünceleriniz değil, sizin yollarınız benim yollarım değil' diyor RAB. Çünkü gökler nasıl yeryüzünden yüksekse, yollarım da sizin yollarınızdan, düşüncelerim düşüncelerinizden yüksektir"" (Yeşaya 55:8-9). Örneğin, peygamberler geleneği Tanrı'nın sonsuz, ebedi ve ezeli olduğunu söyler ve biz de bunu tartışmasız kabul ederiz. Başlangıçsız ve sonsuz bir Varlığı insan aklı tasarlayamasa da, biz bunu bir iman ve vahiy verisi olarak rahatlıkla benimseyebiliyoruz. Tanrı'nın her yerde var olduğu, her şeyi bildiği, her şeyi görüp her şeyi işittiği de sorgulanmadan kabul edilen bir iman önermesidir. Tanrı'nın aynı anda milyarlarca insanın duasını duyması, onların yaptıkları her şeyden haberdar olması ve aklının hiç karışmaması, insan tarafından nasıl tasavvur edilebilir? Tüm bunlar, peygamberler aracılığıyla Tanrı tarafından bize iletilen ve bizden de tartışmasız kabul etmemiz istenen iman doğrularıdır. İşte Hristiyanlığın Üçlükte Birlik Tanrısı böyle bir vahiy gerçeğidir. İnsan aklının bir ürünü olmadığı, aklı aşmasından bellidir.
Tanrı'nın Birliği ve Üçlüğü Bir Vahiydir
İsa Mesih'le bize gelen açınım tek Tanrı'nın üçlü bir varlığa sahip olduğu yönündedir. Uzaktan tek bir nokta gibi görünen bir şeklin yaklaşıldığında bir üçgen olduğunun ortaya çıkması, onun hala bir ve tek şekil olduğu olgusunu değiştirmez. Bunun gibi, Nasıralı İsa Mesih'te bedenleşerek insanlığa yaklaşan Tanrı, artık peygamberlerin aracılığı olmadan kendi kimliğini ve adını insanlığa açıkladı. İsa Mesih'in son yemekteki duasında dediği gibi, "Baba, dünya var olmadan önce ben senin yanındayken sahip olduğum yücelikle şimdi beni yanında yücelt. Dünyadan bana verdiğin insanlara senin adını açıkladım" (Yuhanna 17:5-6). Her Hristiyan bu adla vaftiz olur. Çünkü İsa dirildikten sonra öğrencilerine görünerek şunları söyledi: "Gökte ve yeryüzünde bütün yetki bana verildi. Bu nedenle gidin, bütün ulusları öğrencilerim olarak yetiştirin, onları Baba, Oğul ve Kutsal Ruh'un adıyla vaftiz edin: size buyurduğum her şeye uymayı onlara ögretin. İşte ben, dünyanın sonuna dek her an sizinle birlikteyim" (Matta 28:18-20). Burada açıkça görüldüğü gibi, Baba, Oğul ve Kutsal Ruh "adlarıyla" değil "adıyla" ifadesi kulla- nılarak tek bir varlığın adından söz edilmektedir. Tanrı'nın bu üçlü adı İsa Mesih'in apaçık bir vahyidir. Incil bize açıkça Baba'nın, Oğul'un ve Kutsal Ruh'un tartışmasız gerçek Allah olduğunu öğretmektedir. Bunlar aynı özü ve doğayı paylaşan farklı şahıslar olarak, sonsuzluklar boyunca tek tanrılığı paylaşırlar. Kökler, gövde ve dallar, aynı ağaç doğasını paylaşan farklı oluşumlardır. Üç ve bir olmaları bir çelişki değil, tam tersine zorunluluktur. Biri olmadan diğerleri asla olmadı ve olamaz. Aslında "biri" ve "diğeri" gibi kavramlar sonlu yaratıklar için anlamlıdır. Oysa tanrısal kişiliklerin sonsuz ilişkisini anlatabilmesi mümkün değildir. Matematik diliyle konuşursak 1+1+1=3 eder ama sonsuz + sonsuz + sonsuz = sonsuz'dur. İç içe geçmiş üç sonsuz kişilik, tek sonsuz Tanrı'yı oluşturur. Tanrı'nın diğer sıfatları gibi bu da insan aklı için çetin bir ceviz, muazzam bir gizem olmasına rağmen İncil'in reddedemeyeceğimiz en temel öğretisidir. İnsan aklı bu imanı çeşitli yollarla daha anlaşılır kılmaya girişse de asla onu bütünüyle kavrayamaz ve açıklayamaz. Çünkü Üçlükte Birlik öğretisi Tanrı'nın iç varlığıyla ilgilidir. Bu giz bize yukardan açılmamış olsaydı bilinmeyecekti. Tanrısal doğa sadece Kendisi tarafından bilinebilir ve kavranabilir. İnsanoğlunun kendi varlığını bile kavrayamazken, Tanrı'yı kavramaya çalışması gülünçtür. En iyisi olaya Aziz Augustinus'un dediği gibi yaklaşmaktır: "Tanrı bizi Kendisini anlayalım diye değil, sevelim diye yarattı." Rab Isa Mesih'in Tanrı'yı soğuk ve soyut kavramlarla değil, daha sıcak ve samimi "Baba!" nidasıyla adlandırması, Yaratıcımızın bizden işte böyle samimi bir sevgi ilişkisi beklediğini gösterir. Ancak yine de bu durum, Kutsal Üçlük hakkında konuşamayacağımız ve hiçbir şey söyleyemeyeceğimiz anlamına gelmez. Kutsal Kitap, özellikle Yeni Antlaşma metinleri, üstünde düşünülmeye ve araştırılmaya değer, oldukça zengin bir malzeme içerir. Üstelik iki bin yıl boyunca sayısız azizlerin, ilahiyatçı ve inançlı filozofların konu üstünde yaptıkları çalışmalar hiç de yabana atılmayacak değerli bir bilgi birikimi oluşturmuştur. Başlı başına bir ilahiyat (tanrıbilim) dalı olan "Kutsal Üçlük" konusunda bizim açıklamalarımız sadece bir özet niteliği taşımaktadır. Daha derin araştırmalara girişeceklere ise, incelemelerini mutlaka mensup olduklan kilisenin bu konuda uzmanlaşmış bir din görevlisiyle görüşerek yapmalarını ısrarla tavsiye ederiz. Çünkü konu oldukça çetin ve güç anlaşılır bir nitelik arz etmektedir. Rahatlıkla kafalar karışıp yürekler alt üst olabilir. Kilise tarihi, Hristiyanlar arasında bölünmelere yol açan en hararetli tartışmaların bu konudan çıktığını bize öğretmektedir. Alçakgönüllü ve dua dolu bir yaklaşımla, kişi bu konuda Tanrı'nın, aklını ve yüreğini aydınlatmasını dilemelidir.
Tek Tanrı'ya İnanıyoruz
Hristiyanlara yöneltilen "üç ayrı Tanrı'ya inanıyorlar" suçlaması kabul edilemez. Hristiyanlık, kesinlikle ve hiçbir taviz vermeksizin tek tanrılı bir dindir. Eski ve Yeni Ant- laşma'ların okunması sonucunda başka tür bir çıkarıma varmak imkansızdır. Birkaç ayete göz atalım:
Eski Antlaşma'da Tanrı'nın Birliği
"Dinle, ey İsrail! Tanrımız Rab tek Rab 'dir" (Yasanın Tekrarı 6:4).
"Artık anlayın ki, ben, evet ben O'yum. Benden başka tanrı yoktur!" (Yasanın Tekrarı 32:39).
***Beni kime benzeteceksiniz ki, eşitim olsun?' diyor Rab"
(Yaratılış 40:25).
"Benden önce bir tanrı olmadı, benden sonra da olmayacak" (Yeşaya 43:10).
"Rab benim, başkası yok" (Yeşaya 45:18).
"Hepimizin babası bir değil mi? Bizi yaratan aynı Tanrı değil mi?" (Malaki 2:10).
Yeni Antlaşma'da Tanrı'nın Birliği
"Tanrımız bir olan Rab'dir" (Markos 12:29-32)
Tanrı birdir" (Galatyalılar 3:20).
"Omur ve yücelik sonsuzlara dek bütün çağların Kralı ölümsüz ve görünmez tek Tanrı'nın olsun" (1. Timoteos 1:17).
"Her şeyden üstün, her şeyle ve her şeyde olan herkesin Tanrısı ve Babası birdir" (Efesliler 4:4-6).
"Sen Tanrı'nın bir olduğuna inanıyorsun, iyi ediyorsun"
(Yakup 2:19).
Yeni Antlaşma'da Üçlükte Birlik Öğretisi
Isa Mesih'in Tanrı'yı "Baba" olarak adlandırışında ve Tanrı'yla ilişkisinde kendisini "Oğul" olarak nitelemesinde Kutsal Üçlük öğretisinin özünü bulmaktayız. İncil, Isa Mesih'i Rab ve Tanrı olarak ilan eder. Bunu İsa'nın kendisi iddia etti ve daha sonra da öğrencileri bunu kabul edip tüm dünyaya yaydılar. Eğer bu iddia doğru değilse, bu bir yalan ve küfür, yani Tanrı'ya eş koşma (şirk) veya en masumane yorumuyla bir tür akıl hastalığı veya delilik sayılabilir. İncil'i okuyan herhangi biri, Mesih'in bir yalancı veya bir deli olmadığını açıkça görebilir. Öyleyse O'nun Baba, Oğul ve Kutsal Ruh hakkında söylediklerine inanmalıyız. Baba, Oğul ve Kutsal Ruh üçlemesi Tanrı'nın öz doğasına ilişkin bir yapıdır. Yaratılıştan önce de mevcuttu ve daima var olacak bir hakikattir. Bunların tek tanrılık içindeki bağı, aralarında rekabetin gölgesi bile bulunmayan ebedi ve ezeli bir sevgi ilişkisidir. Üç ayrı birey veya fert değil, üç farklı bilinç odağı, benlik (hypostasis) veya şahıslar (persona, prosopon) ve tek tanrısal doğayı, özü ve cevheri bölünmeden ve ayrılmadan paylaşırlar. Yine de bu üçü birbirine karışmaz ve ilişkileri "Ben", "Sen", "O" ve "Biz" bilinç düzeyindedir. Üç parçadan oluşmuş tek bir bütün değildir. Birinin olduğu yerde öteki ikisi de zorunlu olarak mevcuttur. Ne de, bunların dışında, üçünün de paylaştığı bir dördüncü "tanrılık" alanı mevcuttur. Zaman ve mekanı aşan bir iç içelik halinde ruhsal bir varoluşu paylaşırlar. Tek tek ve hep birlikte Tanrı'nın doluluğuna sahiptirler. Meleklerin yaptığı gibi, üçü de Tanrı olarak tapınılmaya ve yüceltilmeye layıktır: "Kutsal, kutsal, kutsal... " (Yeşaya 6:3).
Incil'de Baba-Oğul İlişkisi
Dile getirmeye çalıştığımız Hristiyan ilahiyatının (tanrıbiliminin) Kutsal Üçlük anlayışı, Kutsal Kitap'tan, özellikle Yeni Antlaşma'dan damıtılmıştır. Bunu ayetlerle de açıklamakta fayda görmekteyiz. Tanrı Baba'dır. İsa Mesih Tanrı'nın herkesin ve her şeyin sevgi dolu Babası olduğunu öğretti. Hatta O'nun günahkârlara ve kötülere karşı bile sevecen olduğunu söylüyordu: "Çünkü O, güneşini hem kötülerin hem iyilerin üzerine doğdurur: yağmurunu hem doğruların hem eğrilerin üzerine yağdırır" (Matta 5:45). Isa, 'Baba' sözünü tüm peygamberlerden daha çok kullandı. Baba'yla özel ilişkisi vaftiz olurken ve dağda biçim değiştirirken (metamorphos) açıklandı. Gökten bir ses, "Sen benim sevgili Oğlumsun, senden hoş- mudum" (Markos 1:11; 9:7) diyerek, Mesih'in bir insandan veya peygamberden üstün bir kimliğe sahip olduğuna tanıklık etti. Öğrencileriyle konuşurken, 'Babamız' yerine daha çok sadece 'Baba', 'Babam' veya 'benim Babam ve sizin Babanız' (Yuhanna 20:17) deyişini kullanarak diğer insanlardan farklı bir ilişkinin mevcudiyetini ortaya koyuyordu. Bu O'nun 'Biricik Oğul oluşunun bir sonucuydu. "O'na iman eden yargılanmaz, iman etmeyen ise zaten yargılanmıştır çünkü Tanrının biricik Oglunun adına iman etmemiştir. (Yuhanna 3:18) Tanrı'nın Mesih'in Babası oluşu, Meryem Ana'dan babasız mucizevi doğuşuna bir atıf değildir. Zamandan önce, zaten başlangıçta var olan tanrısal bir ilişkiyi insani bir terimle ifade etme çabasıdır. Oğul yaratılmamıştır, Baba'dan doğmuştur ve hep Baba'dadir. Incil bu Oğul'un, Tanrı Sözü (Logos, Kelam) olduğunu açıklar: "Başlangıçta Söz vardı, söz Tanrıyla birlikteydi ve Söz Tanrıydı. Başlangıçta o Tanrıyla birlikteydi. Her şey O'nun aracılığıyla var oldu, var olan hiçbir şey O'nsuz olmadı. Yaşam O'ndaydı" (Yuhanna 1:1-4). Öyleyse bu Söz, Tanrı bağrında Tanrı'dır, Isa Mesih'te bedenleşen işte bu Söz'dür. "Söz insan olup aramızda yaşadı. O'nun yüceliğini -Baba'dan gelen, lütuf ve gerçekle dolu biricik Oğul'un yüceliğini gördük" (Yuhanna 1:14). O zaman Baba, tanrılığın herkesten ve her şeyden gizlenmiş Özüdür diyebiliriz. Bu Öz'den taşan ise O'nu ifade eden SÖz'dür. Öz gizli olanı, Söz ise açılmış olanı ifade eder. Insan sözü bile gizli olan düşünceyi dile getirdiğinde hem düşünceyle bir hem de ondan farklıdır. Öyleyse Öz ve Söz Tanrı'nın içinde gerçekleşen işlevsel bir farklılığı dile getirir. Tanrı'da oluşan her şey yine Tanrı'dır. Tanrı'da hiçbir durum bilinçsiz olamaz. Dolayısıyla, Tanrısal Söz'ün de bir bilinci ve kendine özgü bir beni vardır. Baba-Oğul ilişkisiyle anlatılmak istenen işte budur. Aziz Pavlus Oğul hakkında konuşurken, muhteşem sözlerle O'nun tanrısal kimliğini gözler önüne seriyor: "Görünmez Tanrı'nın görünümü, bü- tün yaratılışın ilk doğan O'dur. Nitekim yerde ve gökte görünen ve görünmeyen her şey-tahtlar, egemenlikler, yönetimler, hükümranlıklar O'nda yaratıldı. Her şey O'nun aracılığıyla ve O'nun için yaratıldı. Her şeyden önce var olan O'dur ve her şey varlığını O'nda sürdürmektedir... Çünkü Tanrı bütün doluluğunun O'nda bulunmasını uygun gördü" (Koloseliler 1:15-20) Belki bir benzetme anlayış gücümüzü biraz daha artırabilir. Güneş varlığı tektir. Ancak onun özü hiç kimse tarafından görülemez, doğrudan algılanamaz ve bilinemez. Çünkü milyonlarca derece sıcaklıktaki bu öze kimse ulaşamaz. Bunu Allah'ın özüne benzetelim ve Baba diyelim. Ama Güneş sadece bu öz değildir. Bizim gözlemlediğimiz bir şekli ve belli bir yuvarlak biçimi vardır. Bu şekil, gizli özün kendinden taşmasıyla oluşur. Bu şekil, özden kopmadan hep Güneş'tedir ve haklı olarakta Güneş adı almaya layıktır. Güneş'in bu biçimine de Söz veya Oğul diyelim. Güneş'in bir de özden ve şekilden çıkıp yayılan ışınları var. Bunlar da Güneş'ten hiç kopmadan evrene yayılırlar. Bunlar da Gü- neş'le aynı özü ve doğayı paylaşır. Buna da Kutsal Ruh diyelim. Bu sadece bir benzetmedir ama yine de bir şeyin hem tek hem de üç halde olabileceğini açıklamada bize yardımcı olabiliyor. Doğadan başka benzetmeler de verilebilir. Suyun katı, sivi ve buhar gibi üç hali; ışığın prizmada kırmızı, mavi ve yeşil gibi üç rengi oluşturması, verilebilecek örneklerdir.
Yorumlar
Yorum Gönder